Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'ye özel bazı sebeplerin de Dövizin değerlenmesini beraberinde getirdiğini ifade ederken, asıl sebebin dış dalga olduğunu bildirdi.

Türkiye ekonomisinin sıkıntılı bir dönemden geçip geçmediği sorusuna Babacan, Türkiye ekonomisinin dışa açık bir ekonomi olduğunu söyledi. Türkiye'de mal ve finansman hareketlerinin serbest olduğunu ifade eden Babacan, "Dışarıda olup bitenden Türkiye'nin etkilenmemesi diye söz konusu değil. Dışarıda olup biten ne varsa dünya ekonomisinde Türkiye'yi de az ya da çok etkiliyor" diye konuştu.

Dünyadaki tüm ülkelerde büyüme oranlarının düştüğüne dikkati çeken Babacan, bundan sonraki dönemde de son 10 yıllık döneme göre büyümenin daha düşük seyredeceğini, bunun 2008-2009 krizinin devam eden etkilerinin ve dünya ticaretinin eskisi kadar hızlı büyüyememesinin bir sonucu olduğunu ifade etti.

Türkiye'deki büyüme rakamlarının neden düştüğünün sorulması üzerine Babacan, 2009 krizinin en dip noktasından sonra Türkiye'nin 2010-2011 yıllarında yüzde 9'lar civarında büyüdüğünü, bunun kredilendirilen iç tüketimden geldiğini, cari açığın yüzde 10'a çıktığını söyledi. 2010-2011 sonrasında büyüme modelinin ihracata yönlendirildiğini anlatan Babacan, "Yani büyümemizin kaynağı tabii ki iç tüketim olacak ama iç tüketim makul ve gelirimiz nispetinde olacak. Yoksa borçla harçla, ilerideki refahtan çalmış oluyorsunuz" değerlendirmesinde bulundu. 

İhracatın da başka ülkelerin iç pazarına ve dünyadaki genel ticaret artışına bağlı olduğunu ifade eden Babacan, dünyada ticaret hacminin eskisi gibi çok hızlı artmadığını söyledi. İhracattan gelen büyümenin sıhhatli, sürdürülebilir olduğunu belirten Babacan, "Biz diyoruz ki 'büyüyelim ama bunun kaynağı ağırlıklı olarak yatırım olsun, üretim olsun, ihracat olsun.' Yani ithal edip de ithal ürünleri içeride daha çok harcayıp, daha çok tüketen bir ekonomi modelinin sürdürülebilirliği olmaz. Biraz daha devam etmeye çalışırız ama ondan sonra elinizde olmayan sebeplerle daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalırsınız. Bundan sonraki dönemde büyümenin kalitesine çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sadece büyümede değil, pek çok alanda kaliteye önem vermemiz gerekiyor" dedi.

Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Babacan, kalitede yapılacak çok işin olduğunu kaydetti.

- "Kurdaki hareketlilik dünyanın her yerinde olan bir gerçek" 

"Dolar neden durdurulamıyor" sorusu üzerine Babacan, doların, dünyada tüm para birimlerine karşı değer kazandığını söyledi. Bunun 4-5 aydır devam ettiğini dile getiren Babacan, "Amerikan Merkez Bankası'nın para politikalarında sıkıştırma politikaları izleyeceğini açıklamış olması doları değerlendirdi. Artı Avrupa Merkez Bankasının para politikalarını gevşetiyor olması avronun değerini düşürüyor. Bu iki etki birleştiğinde daha keskin bir farklılık görüyoruz" diye konuştu.

Bir yıldan daha az bir sürede dünyanın en çok kullanılan para birimleri olan avro ve doların, birbirine karşı yüzde 30-35 değer kazanıp, kaybedebildiği bir dönemde olunduğunu ifade eden Babacan, "Kurdaki hareketlilik sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde olan bir gerçek" dedi.

Türkiye'nin 2 yıldır yüksek faiz dönemi yaşadığına ilişkin yorumları da değerlendiren Babacan, göreve başladığında Hazine'nin yüzde 66 ile borçlandığını, 9 aydan uzun süre piyasadan borçlanma imkanı olmadığını hatırlattı. O zaman enflasyonun yüzde 29'lar civarında olduğunu ifade eden Babacan, şunları kaydetti:

"Bugün çok şükür çok daha normal hale gelmiş bir ekonomi görüyoruz. Türkiye'de Hazine'nin borçlanma faizleri bugün 9-10 arası, ileriye doğru enflasyon beklentisine bağlı belki 7 gibi bir rakam öngörüyoruz. Nereden nereye geldiğimiz değerlendirildiğinde elde edilen başarı çok çok büyük. Hazine'nin borçlanma faizi piyasada oluşur. Hazine'nin borçlanma faizinin en önemli belirleyicisi ileriye doğru enflasyon beklentisidir. Hazine'ye borç verecekler, örneğin ileriki 10 yıla bakıyor enflasyon hesabı yapıyor. Bu ne demek önümüzdeki yıllarda piyasanın beklentisi enflasyonun yüzde 6-7'lerde olacağı, 2 puan da risk primi koysak yüzde 9'lar civarında olur. Enflasyon beklentisi düşerse Hazine'nin borçlanma faizi anında düşer."

Babacan, petrol fiyatlarının düşmesinin, dolar kurundaki artış nedeniyle net etkisinin o kadar da çok olmayabileceğini dile getirdi.

Merkez Bankası'nın doların yükselişine müdahale etmediğine ilişkin eleştiriler üzerine Babacan, Bankanın elinde müdahale için çok farklı enstrümanları olduğunu söyledi. Bunların sadece piyasaya dolar satmakla sınırlı olmadığını anlatan Babacan, "Merkez Bankası elindeki enstrümanları ne zaman ve hangi yönde gerekirse kullanabilir. Ben hep söylüyorum, Merkez Bankası'nın ne yaptığı veya ne yapması gerektiğiyle ilgili konularda muhatabın Merkez Bankası olması, onlara sorulması gerekiyor. Merkez Bankamızın operasyonel bağımsızlığı, araç bağımsızlığı var. O çerçevede Merkez Bankamızın söylediklerine ve yaptıklarına dikkat etmek gerekiyor" diye konuştu. 

Babacan, bu yılın, geçen yıldan daha iyi olacağı görüşünü yineleyerek, 2015 yılının enflasyonu, cari açığı ve büyümesinin 2014 yılına göre daha iyi olacağını bildirdi. Bu gibi temel göstergelerde daha iyi bir yıl geçirileceğini vurgulayan Babacan, faizlerin ise piyasada ve enflasyon beklentisiyle oluştuğunu ifade etti. 

Faizlerin, dünyadaki gelişmelere de bağlı bulunduğuna, o nedenle şimdiden bir şey söylemenin zor olduğuna dikkati çeken Babacan, "Bizim kanaatimiz şu; doğru politikalar izlendiğinde, doğru bir duruş sergilendiğinde ve politikalar, güven ile istikrar üzerine inşa edildiğinde enflasyon beklentisi düşecektir, bunun yanında faizler de düşecektir" dedi. 

- "Türkiye, istihdamın en hızlı arttığı birkaç ülkeden biri"

İşsizlik rakamlarındaki yükselişin sorulması üzerine de Babacan, burada değişik bir tablonun ortaya çıktığını söyledi. 

Babacan, 2013-2014 yıllarında Türkiye'de toplam çalışan sayısının 1 milyon 300 bin kişi arttığını ancak bunun yanında iş gücüne katılımın daha çok arttığını belirterek, "Son 3 yılda şimdiye kadar görmediğimiz hızda iş gücüne katılım arttı. Özellikle üniversite mezunu olan kadınlarda iş gücüne katılım çok hızlı artıyor. Geleneksel verilerimize göre, kadınlarda iş gücüne katılım oranı yüzde 30, erkeklerde yüzde 70 civarında. Son 3 yılda ise yeni işe giren her 100 kişiden 46'sı kadın, 54'ü erkek. Bu, genel anlamda ekonomimizin verimliliğinin yükselmesi açısından iyi bir şey" değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye'de ekonominin büyüdüğünü ve istihdam üretildiğini vurgulayan Babacan, Türkiye'nin, istihdamın en hızlı arttığı birkaç ülkeden biri olduğuna dikkati çekti. 

İşsizlik rakamlarına ilişkin yeni tedbirler aldıklarına da değinen Babacan, özellikle işe yeni girenlere verilen destekten çok önemli sonuçlar beklediklerini söyledi. Bir gencin, yeni bir işe başladığında ilk 6 ay boyunca maaşının devlet tarafından ödeneceğini aktaran Babacan, bunun devamında şartlara bağlı olarak bir süre daha SGK işveren priminin de devlet tarafından karşılanacağını kaydetti. 

AA