Advertisement

1990’lı yılların başları. Renault, Broadway modelini Türkiye’ye yeni getirmiş. Gösterge tablosu renkli, otomobil atak, seri, süratli, tipi güne kadar gördüğümüz kuş serisi otomobillerden çok farklı. Her gencin rüyalarını süslüyor.
Babamla Renault bayiine gittiğimi, para yatırıp çekiliş beklediğimizi çok iyi hatırlıyorum. O çekiliş sonucunda parayı verdikten sonra boyunca her gün bir Broadway’imiz olmasını bekledim. 3.5 ayın sonunda gelebildi otomobil.
 
-İmtiyazlı firma

Renault, Türkiye’ye en erken inanmış, otomotiv firmalarından biri. Giriş yılları 1969. Dolayısıyla Türkiye’ye inanmış, yatırım yapmış, istihdam sağlamış ama bu inancının karşılığını da önemli ölçüde almış bir şirket. Çünkü OYAK ortaklığıyla Türkiye’de sadece 2 gruba tanınmış olan imtiyazdan faydalanan, yıllarca kapalı bir ekonomide satılan 2 markadan bir olma şansını da yakalamış bir firma.
Bursa’da yaşanan gelişmeleri, işçilerin iş bırakmasını, talep ettikleri maaş artışına karşı söylenenleri gördüğümde bunlar geldi aklıma.
Renault’nun Avrasya Başkanı, iş bırakma eylemi konusunda diyor ki, “Türkiye yatırımlarımızı gözden geçirebiliriz.”
 
-Büyük haksızlık

Bu açıklamayı yadırgamamak, haksızlığı konusunda itiraz etmemek çok zor.
1969 yılından bu yana bu ülkede yaşananlara bir bakalım mı?
Kaç darbe? Kaç ihtilal? Kaç ekonomik kriz? Kaç kavga? Kaç grev?
Renault’nun üretimi, bugüne kadar kaç kez kesintiye uğramış?
Oyak Renault’nun İSO 500 listesinde 2013 verilerine göre yaptığı toplam üretimden satış tutarı 8.6 milyar TL.
Karlılık rakamları açıklanmıyor, ancak Renault’ya yakın satış rakamı olan TOFAŞ’ın karlılığı üzerinden bir yaklaşımla hareket edecek olursak 400 milyon lira civarında olduğu söylenebilir. (Tofaş 2013’te 7.5 milyar lira üretimden satış ile 350 milyon lira kar etmiş. Kar marjlarının çok değişmediği varsayımıyla hareket ediyorum.)
 
-Toplam karın % 5'i

Renault’nun Bursa fabrikasında 5.700 işçi çalışıyor. Bildiğiniz bakkal hesabıyla bile hareket etsek tablo şu: Diyelim ki bu çalışanların dediği gibi fark 600 lira. Bunun sadece yarısının tüm çalışanlara (sendikalı-sendikasız) verildiğini varsayın. Toplam maliyeti yıllık 20 milyon lira. Yani toplam karın yaklaşık olarak yüzde 5’inden söz ediyoruz. Üstelik o fabrikada iş bırakanların bir kısmı belki onlarca yıl fabrikanıza emek vermiş çalışanlar.
Eğer sipariş zinciri bu kadar kırılgan, zamanlamalar bu kadar hassas ise bunun için “yatırımları gözden geçiririm” demek yerine, bu maliyete razı olmayı tercih edebilirsiniz.
Tüm bunları, bu fabrikalar için yatırımcıyı ikna etmenin ne kadar zor olduğunu, yeni model almanın ne kadar zor olduğunu, sağladığı istihdamın ne kadar değerli olduğunu bilerek söylüyorum.
Dünyada bu yatırımları yapabilecekleri tek ülke Türkiye değil, herkes sıra bekliyor, rekabet çok yoğun vs. doğru.
 
-318 bin satış

Ama Türkiye de sadece bu kadarlık anlaşmazlık nedeniyle “gideriz” denilerek tehdit edilebilecek bir ülke değil. Geçen sene Oyak Renault Türkiye’de satılan toplam 730 bin otomobilin 318 binini satmış. Yani aba altından sopa gösterip “Gideriz” diyebileceğiniz bir Pazar değil. En iyi örneğini ekonomik krizin başında Türkiye’den giden Opel’de görebilirsiniz. Torba fabrikasını kapatarak giden Opel’in o zamanki pazar payını bir daha asla bulamadığını, yakınına bile yaklaşamadığını hatırlatmak isterim.  

-Aybar çözebilir

Bunu en iyi bilenler, Oyak Renault’nun Türkiye yöneticileridir. Yıllardır tanıdığım, iyi niyetine çok inandığım İbrahim Aybar, örneğin bu meseleyi en iyi çözebilecek isimdir. Ama eminim ki, Avrasya Başkanı Jean Christophe Kugler’in açıklamasına en çok üzülen de Türkiye’deki bu yöneticilerdir. Süreç yönetimi kendilerine bırakılırsa bu işin çok daha kolay çözüleceği aşikardır.

Madem Sayın Kugler siparişlerin zamanlaması konusunda bu kadar hassas, keşke bu hassasiyeti geçmiş yıllarda, yazının başlarında aktardığımız dönemde de görme şansı olsaydı.

Sayın Kugler’e son soru:

Acaba bu açıklamayı sosyal devlet duruşuyla ünlü Fransa’daki fabrikalarınızda çalışan işçileriniz için de yapabilir miydiniz?

Renault'nun gecen yılki kari 1.89 milyar euro. İşçilerin maaş taleplerinin tamamı karşılansa maliyeti 13 milyon euro. Değer mi, değmez mi?