Advertisement

Bugün dünyanın hangi ülkesine baksak ticari ilişkilerde aslan payı komşuların veya en azından bölgesel ağırlıklı… Avrupa Birliği’nin 6. büyük ticari ortağı olan ülkemiz de, son yıllarda yakın coğrafyaya daha fazla odaklandı. Diğer taraftan etrafımız adeta bir ateş çemberi. Hem ülkelerin içlerinde çatışmalar; hem de başka ülkeler ile olan anlaşmazlıkları söz konusu.

Bazılarında ise sorun daha çok ekonomik kriz ya da en azından durgunluk. Hal böyle olunca da Türkiye ve komşuları ile olan ticari ilişkilerini mercek altına yatırmakta fayda gördüm. Analizimi bölgeye yaymak yerine komşularımızla sınırlı tuttum zira Türkiye için “Bölge” parantezini açtığımızda, herhalde rahatlıkla 30-35 ülkeyi içine sığdırırız. Ancak sadece kara komşularımızı değil; Karadeniz’i paylaştığımız 3 komşumuzu da işin içine kattım. Gelin ortaya çıkan tabloya birlikte bir göz atalım…

-Ezeli Rekabet, Ebedi Ticaret

Komşularla dostane ilişkiler önemli ve tabii ki bu ekonomik ilişkilere de olumlu bir şekilde yansıyor, bunun da barışa katkısı oluyor. Öncelikle Dış Ticaret ile başlamak istiyorum. 11 komşumuzla olan rakam, Türkiye’nin 2013’teki toplam hacminin çeyreğini oluşturuyor. AB, Çin, Japonya, ABD, S. Arabistan ve Körfez Ülkeleri, G.Kore gibi ülkelerin de varlığını düşündüğümüzde; toplamdaki pay olarak aslında azımsanmayacak bir rakam. Bir de tabii ki şöyle bir gerçek var: Bu ülkelerden sadece bir tanesinin ekonomisi bizimkinden daha büyük. O da Rusya…

Şimdi bu resimde biraz daha seçici davranalım ve sadece ithalat kısmına, onun da petrol-doğal gaz özeline bir göz atalım. İşte bu noktada resim tamamen değişiyor. Komşularımızın payı toplamın dörtte üçünden fazla. Buna elektrik ithalatını da ekliyor olsaydık %80 civarı bir rakamdan bahsedecektik. Tam da küresel enerji havzalarının ortasında kalan (ancak kendisi bu konuda aynı derecede şanslı olmayan) bir ülke için şaşılacak bir durum değil. Enerji konusunda komşulara göbekten bağlıyız.

Bugün milyarlarca dolarlık bir pazar olan ve ödemeler dengesi açısından kritik bir yer tutan turizmde ise daha da sıkı ilişkiler göze çarpıyor. Dünyanın en çok ziyaret edilen 6. ülkesi olan ve yurtdışına gittikçe daha fazla turist gönderen Türkiye’nin 2013’de ağırladığı turistte ilk 10’unda 5 komşusu; gönderdiği turistte ise 7 komşusu yer alıyor. Üstelik bu listelerde bir zamanlar en önlerde olan Suriye’nin şu anki durumu nedeniyle yer almadığını da belirtmek isterim. AB, Körfez Ülkeleri ve ABD gibi önemli turist giriş – çıkışlarımız olan ülkelere rağmen toplamda komşuların payı %35’i geçmiş durumda.

Çevremiz ile olan ilişkilerimiz sadece bunlarla da sınırlı değil. Geçtiğimiz yıl yurtdışından gelen doğrudan yabancı yatırımlara baktığımızda da; yurtdışında Türk firmalarının 2013’de aldığı müteahhitlik projelerinin değerlerini incelediğimizde de azımsanmayacak büyüklüklerle karşılaşıyoruz. Bilhassa Rusya ve Azerbaycan dikkat çekiyor. Zaten bu iki ülkeye İran ve Irak’ı da ekleyin; alın size Türkiye’nin 11 komşusu içerisinden çıkan kare as…

-Yarın bize neler getirecek?

Paylaştığım tüm bu rakamların komşularla olan ticari ilişkilerin Türkiye için ne ifade ettiği hakkında net bir resim ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bunlara bizim yurtdışındaki doğrudan yabancı yatırımlarımız; iş gücü hareketliliği göstergeler de eklenebilir. İşte bu noktada gelin bir de çevremizdeki durumu bir hatırlayalım: Irak, Suriye ve Ukrayna’da iç çatışmalar ne yazık ki zirve yapmış durumda. İran deseniz çok sıkı bir uluslararası ambargo altında. Azerbaycan ile Ermenistan arasında uzun süredir devam eden bir anlaşmazlık söz konusu. Ayrıca Türkiye, Ermenistan’a ambargo uyguluyor. Ukrayna ile Rusya arasında son yaşanan anlaşmazlığı biliyorsunuz. Yakın zamanda Gürcistan ile Rusya arasında da… Balkanlardaki komşularımız Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya ise yukarıdaki gibi çatışmalar olmasa da; ekonomik durgunluğun üstesinden gelmeye çalışıyorlar. İki kere iki dört… Jeopolitiği ekonomiden soyutlamak imkansız. Önümüzdeki yıllarda çevremizde oluşacak barış ortamı ve ekonomik istikrar; yukarıda gördüğünüz rakamları kuşkusuz daha yukarılara taşıyacaktır. Gene de uluslararası ticaretin her alanında, tüm yumurtaları aynı sepete koymadığımız çeşitlendirme politikalarının Türkiye için daha hayırlı olacağına dair bu aldığımız ilk mesaj değil. 6 sene önce küresel ekonomik fırtınaya yakalandığımızda, rotayı AB ülkelerinden bölgemize çevirmiştik. O zamanlar komşularımız can simidiydi. Dalgalar, hatta tsunamiler her an her yerde; o ya da bu sebepten karşımıza çıkabilir. İyisi mi biz bol bol, boy boy can simidi bulunduralım…