Advertisement

Ortadoğu denilince biz hemen komşularımız ve onların komşularına odaklanıyoruz. Ama azıcık daha güneyde, dünya yeniden kuruluyor. Peki ama ne kadar farkındayız? Kuveyt, BAE, Katar’ın yakın dönemde yaşadıkları dönüşüm, gösterdikleri performans oldukça dikkat çekici. Kuveyt’te projeleri olan bir inşaat firması, Dubai’yi görmeye giden bir turist, Katar’da yapılacak Dünya Kupası’ndan haberdar bir futbolsever kuşkusuz biraz daha farkındadır bu değişimin.

Bu ülkeler ne yaptılar derseniz, yanıt öncelikle sağlam bir strateji ve “master dizayn”. Basit sentezler… Sosyo-ekonomik eksende biraz geleneksel, biraz liberal. Dışarıya açılan ve bir yandan da belli ölçüde içine kapanık. Gelişmiş ülkelerden beyin göçü, dar gelirli ekonomilerden iş gücü tedariğinin yerellerle karışımı ile heterojenleşmiş bir demografik yapı.  “Şehir devleti” anlayışının postmodern yorumu. Biraz Adam Smith, biraz Jack Welch karışımı rekabetçilik anlayışı. Biraz birbirleri ile yarış, biraz GCC çatısı altında işbirliği. Hem birbirlerini öykünme, yeri geldiğinde de farklı bir yol çizme…

Şimdi biraz rakamlara çevirelim gözümüzü ve bakalım bize ne anlatıyorlar:

Dünya Sırası

BAE

Katar

Kuveyt

Kişi Başına Milli Gelir (Dünya Bankası, 2012-3, SGP)

7

1

3

Rekabetçilik Sıralaması (2013-4)

19

13

36

Petrol Rezervleri (2012)

6

12

7

Doğalgaz Rezervleri (2012)

17

3

19

Göçmenlerin Toplam Nüfusa Oranı

1

2

3

Nüfus Artışı (2000 – 2010)

2

1

7

Bir kere bu ülkelerin en büyük sorunu “küçük nüfus”a sahip olmalarıydı. Ama tablodan da anladığımız üzere bu konu artık aşılıyor gözüküyor. Bunun temelinde de inanılmaz oranda başka ülkelerden göç almaları yatıyor. “Göçmenlerin Toplam Nüfusa Oranı” açısından baktığımızda, dünyada ilk üç sırada bu üç ülke var. Bunun tetiklemesiyle de yakın zamandaki nüfus artışında da gene en ön sıralardalar. Bu tabloda paylaşmadığım ilginç birkaç ilginç bilgiyi de aktarayım: “Çalışan Nüfusun Toplam Nüfusa Oranı” ve “Erkek Nüfusun Çalışan Nüfustaki Payı” gibi demografik göstergelerde de çok ön sıradalar. Bunun başlıca sebebi her birinin adeta en baştan inşaa ediliyor olması. Taahhüt sektörü almış başını yürümüş durumda. Bizim müteahhitlerimiz de bu pastadan paylarını alıyorlar. Ayrıca hizmet sektöründeki artan işgücü gereksinimini de unutmamalıyız. Başta Güney Doğu Asya ülkeleri ve diğer Arap ülkelerinden olmak üzere, elverişli koşullarda işgücüne erişimleri var. Batılı ülkelerden çalışmaya veya yaşamaya gelip yerleşenler ise, tüketim eksenli yaşam tarzları ile iç talebe önemli bir canlılık getiriyorlar.

Zaten körfez ekonomilerinde doğal kaynakların getirdiği zenginlik hat safhada. Kişi başına milli gelir dudak uçuklatıyor. Nitekim “küçük nüfus + büyük doğal kaynak = büyük refah” formülü geçerli. Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin ciddi bir kısmının üzerinde bu üçlü oturuyor. Ülkemizde ne yazık ki eksik kalan bir bilgi ve bunun üzerine kurulu yanlış algılar söz konusu: “Dubai’de petrol yok”. Doğrudur ama Dubai, BAE’nin bir parçası ve merak etmeyin, BAE’de oldukça fazla petrol var… Ve BAE sadece Dubai’den ibaret değil. Dubai kuşkusuz çok önemli bir marka. Öte yandan Emirliklerin başkenti Abu Dhabi’deki ve diğer emirliklerdeki – şehirlerdeki  (örnek: Sharjah) başdöndürücü gelişime dikkatinizi çekmek isterim.

Petrol ve Doğalgaz bittiğinde…

Bunun olmasına daha çok var diyebilirim. Ama bir gün gelecek, bitecek tabii ki. Zaten ülkeleri idare edenlerin tüm hazırlıkları da o zamanlar için. Şu anda GSMH’larının ciddi kısımlarını petrol ve doğalgaz gelirleri oluşturuyor. Onlar da daha dengeli bir dağılım için çaba sarf ediyorlar. “Neden bir Singapur veya Hong-Kong olmayalım? Onlarda doğal kaynak mı var? Hatta yeteri kadar arazi bile yok”. İşte her şey bu söylemler ile tetikleniyor. Bu yüzden hizmet, turizm, bilgi teknolojileri, ulaşım, medya, inşaat, gayrimenkul hatta üretim sektörü bu kadar teşvik ediliyor. Bu sebeple bankacılık, islami finans ve ticaretin ekonomideki payı her geçen gün daha da arttırılıyor. Dünya şehri, dünya havayolu, dünya tatil merkezi, dünya markası olmak… İnsan, para, ticari mal, bilgi trafiğini en yoğun hale getirmek… Teşvikler, vergi ve mevzuat avantajları ile küresel yatırımlar için en uygun iklimi yaratmak…

Uzak Komşularımıza Yakın Durmak

Görülüyor ki “Uzak Komşularımız”ın attıkları doğru ve akıllı adımlar var. Ve tabii ki rekabet etmek için de, işbirliği geliştirmek için de birçok yerinde sebep. İnşaat alanında daha ön plana çıkan, bazen gayrimenkul yatırımları ile hareketlenen ikili ticari ilişkilerin çok daha ileriye götürülmesi hem tarafların ekonomik menfaatleri, hem de bölgesel barış için yerinde olacaktır. Dış Ticaret, Turizm, Doğrudan Yatırımlarda yükselen çıtayı daha da yukarılara koymalıyız.  “Körfez Sermayesi”nin Boğaz’a; “Boğaz Sermayesi”nin de Körfez’e doğru esme vakti geldi…