Advertisement

Çin Seddi’nin yıkılabilir olduğu, Mario Draghi’nin yeterince süper olmadığı ve jeopolitik risklerin her kıtayı sardığı bir dünya düşünün. Hepsinden önemlisi bütün bunların pragmatik olmayışı ve gerçeklik süresinin değişken olduğu gerçeğini kabul edin. Yani en son söyleyeceğimizi en başta söyleyecek olursak; 2014’ün son çeyreği zorlu geçecek…

Çin Merkez Bankası (PBOC), zayıflayan ekonomik büyümeyi canlandırmak için likidite sağlayarak Avrupa Merkez Bankası (AMB)’nın izlediği politikaya katıldı. Hem de ABD Merkez Bankası (FED)’nın teşvikleri azalttığı ve faiz artırımına hazırlandığı bir konjonktürde. Bu noktada dünyanın en büyük ekonomilerindeki para politikası farklılıklarının altı çizilmiş oldu.

Peki Çin teşviki işe yarar mı? Yaramazsa en çok kim zarar görür?

Ekonomideki yavaşlamanın derinleştiği endişesi ile PBOC ülkenin en büyük bankalarına 500 milyar yuan (81 milyar dolar) tutarında teşvik sağlayacak. Çin sağlayacağı likiditeye 3 ay koşulu ekleyerek zaten borç yüklü olan ekonomide kredi talebini canlandırmak için oluşturulan sürecin kontrolünü sağlamayı amaçlıyor. Aslında yılsonuna kadar piyasa faizlerini düşük tutmak adına %7,5 olan hedeflerini tutturma yolunda bir adım olarak da değerlendirilebilinir.

Ekonomik göstergelere baktığımızda 2010 yılında yakaladığı %12’lik büyümesinden oldukça uzaklaşan ve neredeyse son 3 yılıdır %8 altında büyüyen bir Çin ekonomisi bizi karşılıyor. Öte yandan her ne kadar 50 seviyesinin altında daralmaya işaret eden PMI verileri istikrar göstermese de %7 altında artış kaydeden sanayi üretimi, zayıflayan perakende satışlar ile konut verileri ekonomi de hem talep kaynaklı hem de üretim kaynaklı zayıflıkları tüm dünyaya hatırlatıyor.

Yabancının kafasındaki Çin algısını daha iyi analiz etmek adına Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırımları ele aldığımızda, bir yıl önceye göre yüzde 14 gerileyerek Ağustos ayında 7.2 milyar dolar olduğunu görüyoruz. Temmuz ayında yüzde 17 gerileme görülmüştü ve 2009’dan bu yana ilk arka arkaya düşüş kaydedilmiş oldu. Toplam sermaye hareketlerin baktığımızda ise Ağustos ayı itibari ile 34 milyar dolar çıkış yaşanarak son 1 yılın en kuvvetli sermaye çıkışına işaret ediyor. Çin Ticaret Bakanlığı sözcüsü Shen Danyang, Çin bankalarının net döviz satışlarının ülkeden bir sermaye çıkışına işaret ettiğini ancak anormal bir sermaye akışının olmadığını bildirse de mevcut rakamların yatırımcıyı tedirgin ettiği aşikar.

Çin’in ticari dostları

Çin ticaret hacminde ilk sıralarda yer alan ABD, Japonya, Hong Kong, G. Kore ve Almanya’da 2013 toplamında sırası ile 587, 343, 266, 265 ve 169 milyar dolarlık ticaret gerçekleşti. Çin’in ithalatında ilk sırada olan G.Kore ve ihracatında lider olan ABD kısa vadede Çin’deki ekonomik kırılganlıklardan en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor.

Son olarak iki önemli etki ile Çin hikayesini tamamlayalım;

1-      Çin ekonomisindeki zayıflık emtia fiyatlarını aşağı çekiyor, bu da Türkiye gibi ülkelere olumlu etki yapıyor (Bknz. Bugünkü PPK: “Emtia fiyatlarındaki düşüş, enflasyonun yükselişini sınırlayabilir.”

2-      Çin Lideri Xi Jinping, Çin ekonomisinin dünyadaki yüzü olan Zhou Xiaochuan'ı ekonomik önlemler konusunda yaşanan iç çekişmelerden sonra görevden almayı planlıyor.

Çin dünyanın öteki yüzü olsa da yukarıdaki araştırmayı hak ettiğini düşündüm.. Öteki olmayan yüzü ise zaten herkesin dilinde “FED faiz artışı ve jeopolitik riskler”

Herkesin önem sırası kendine ama Barclays’in önem sırası, daha doğrusu 2014’ün ekonomisindeki etki alanı ile yazıyı bitirelim..