Advertisement

FED’in faiz artırımlarına başladığı, ABD’de ekonomik göstergelerin iyileştiğiı;  AMB’nin genişlemeci para politikasının aynen devam ettiği ve zaten Avrupa ekonomisi iyiye gittiği için ekstra genişlemeye ihtiyaç duymadığı bir ortam. Üstelik hikayeyi ayrışan merkez bankaların para politikaları değil, küresel likidite açısından birbirlerini dengeleyen para politikları olarak yorumlayalım. Bundan iyisi şamda kayısı dediğinizi  duyar gibiyim..

Fakat maalesef 2016 yılında hiçbir şey göründüğü gibi değil, zaten pek de iyi gözükmediği konusunda yavaş yavaş hemfikir olmaya başlayan bir piyasa var.

1-    Ardı ardına ayı piyasasına giren Borsalar: Ara vermeden %20 üzerinde düşen Japonya, Brezilya, Kanada, Avrupa borsaları ve 2016 yılında toplamda 6 trilyon dolar üzerinde erime yaşanan küresel hisselerin piyasa değeri.

2-    Kuru dolara çıpalı ülkelerdeki develüasyonlar: Kazakistan, Azerbaycan, Çin ve Arjantin para birimlerini devalüe etmek zorunda kaldı ve Suudi Arabistan riyali (yurtiçi Riyal forward opsiyon işlemlerini durdurdu ve Hong Kong doları ile ilgili türev ürünler, traderların aynısının bu para birimleri için olmasının çok sürmeyeceğini beklediklerini işaret ediyor)

3-    Emtia ihracatçısı ülkelerin alarm veren ekonomik göstergeleri ve borçlulukları: 35 dolarlarda “artık diplere geldi” denilen petrol fiyatlarının 30 doların altına gerilmesi ve 10 dolar senaryolarının konuşulması..  Gelirini %80 üzerinde petrolden sağlayan Suudi Arabistan’ın Bütçe Açığı/Büyüme Oranı % 15,0 seviyesinde, öte yandan Kuzey Irak ABD’den yardım isterken, Norveç petrol sanayide kriz ilan etti.

4-    Önce “çok abartmayalım”  denilen Çin ekonomisindeki zayıflığın şuan büyüyerek ve yayılarak tüm gelişen-gelişmiş ülkelere etkisi artıyor: FED’den TCMB’ye kadar birçok merkez bankasının gündemine oturan ve para politikalarında etkin rol oynaması beklenen Çin; sadece yuan ve develüasyon hikayesi değil ticaret ağındaki birçok ülkeyi olumsuz etkilemeye devam ediyor.
2016 başlayalı henüz 3 hafta olmuşken tüm bu risklerin sadece varlık fiyatlamasına değil finansal durum göstergelerine de negatif etki yaptığını görüyoruz. Aşağıda ABD ve Avrupa’daki son finansal göstergeler var. Bu göstergeler son 1 yıllık ortalamasının oldukça üzerinde. İlk sırada gördüğümüz TED spread; 3 aylık LIBOR oranı ile aynı vadede ABD Hazine bonusu (T-Bill) arasındaki farkı veriyor. Öte yandan 3 aylık LIBOR faizi ile aynı vadede overnight index swap faizi (Gecelik vadeye endekslenen takas oranı) makası da ortalamların oldukça üzerinde ve son 4 yılın zirvesinde. Açılan bu makaslar küresel ekonominin kredi riski göstergesi olarak yorumlanıyor ve para piyasalarındaki stresi yansıtıyor.







Son olarak sermaye piyasalarındaki belirsizliği ve endişeyi gösteren MOVE ve VIX gibi oynaklık göstergeleri de oldukça yüksek seviyelerde. Yani hem makro hem de mikro ölçekli risklerin arttığı bu ortamda, doğrudan uzun vadeli yatırımların askıya alındığı, sıcak para ve sermaye akımlarının da daha çok ABD tahvilleri gibi (yüksek getiri arayışı  yerine güvenli liman ihtiyacını karşılamak adına %2’nin altı bile hala talep görüyor) dengelendiği bir 2016’ya başladık. Bundan sonra ne olacak öngörülerinde ise ben kötümser tarafta olanlardan yana oyumu kullanmak istiyorum. Bu da demektir ki petrolde toparlanma ve Çin’deki kırılganlığın azalması kısa vadede pek mümkün olmadığından ötürü varlık sınıflarında başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin hazine tahvilleri ve dolar revaçta olmaya devam edecek (son günlerde tekrar 100’e doğru yükselen DXY ve özellikle Almanya ile ABD 10 yıllık getirilerinin de 2016’ın en düşük seviyelerinde olmasına dikkat…)