Advertisement

Hyman Minsky, “Minsky döngüsünün” yaratıcısı, hep finansal kriz zamanlarında hatırlanır. Sonrasında bir sonraki krize kadar çok konuşulmaz. Bunun temel nedeni geliştirmiş olduğu ekonomik hipotezlerin krizleri analiz etmekte kullanılmasıdır. (Bakınız: Finansal İstikrarsızlık Hipotezi, “Minsky Anı”)

Minsky’ye göre; ülkelerin ekonomik stabilite zamanları (makroekonomik verilerin düzeldiği ya da deyim yerindeyse “ekonomilerin düzlüğe çıktığı” zamanlar) aslında bir sonraki krizin tohumlarının ekildiği zamanlardır.  Çünkü stabilite, güveni doğurur. Tüketici güveni, yatırımcıların, bankaların ve şirketlerin daha fazla risk alabilmesine olanak tanır. Zamanla bu riskler birikir, “makro-şoklar”  ile beraber  bir sonraki krizi hazırlar. Bu makro şoklar (farklı dönemlerde farklı olaylardan oluşur), ekonomileri “Minsky Anı” na hazırlar.

Bu mantıkla ilerlersek krizler ya güvenin en tavan yaptığı zamanların hemen sonrasında ya da fonlamanın aniden kesildiği zamanlarda ortaya çıkar.

A)    Bu fonlamanın kesilmesi BOJ, FED, ECB gibi küresel merkez bankaları manevralarından oluşabileceği gibi, küresel sermayenin yön değiştirdiği makro-şoklardan dolayı da görülebilir.

B)    Ya da tüketici güveninin azalma gösterdiği ortamlarda, ülkelerdeki kredi talebinin düşüşü/ veya kredi talebindeki volatiliteden de anlaşılabilir.

Şu anki tartışma küresel piyasaların, Minsky döngüsünün neresinde olduğuyla ilgili. Nasıl ki ABD’de konut krizinde neyin tetikleyici olduğunu biliyorduk, 2014’te de Amerikan Merkez Bankası FED’in bilanço küçültmesinin bu tetikleyicilerden bir tanesi olduğunu biliyoruz. Ama piyasa fiyatlamalarından da görüldüğü üzere bu “makro-şok” biraz erken fiyatlandı. FED ile birlikte şu anda altını çizebileceğimiz diğer makro-şoklar, Çin büyümesinin yavaşlaması, ve Avrupa Merkez Bankası’nın negatif faiz uygulamasına geçmesi olarak gösterilebilir.
Bir diğer taraftan, gelişmekte olan ülkelerdeki hanehalkının ortalamada tutturduğu kredi büyümeleri de önemle takip edilmesi gereken bir diğer gösterge. Çünkü fazla hızlanıp, fazla azalmaya başladığı zamanlar, Minsky döngüsünden de anladığımıza göre bir sonraki krizleri önceden analiz etmede kullanılabilir.  

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’in de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) İstanbul’da ortak gerçekleştirdiği seminerde değindiği  makro-riskleri de “Minsky çerçevesinden” yorumlamakta fayda var. 

Stiglitz’e göre bu makro-risklerden bazıları...

1) Avrupa ekonomisinin resesyona doğru gidiyor olması,

2) Fed'in parasal genişlemesiyle büyüyen finansal sektörlerinin önlem alınmazsa tehlikeli olabileceği.  Stiglitz ayrıca Türkiye'nin "açık ekonomisinin” zor bir dönemden geçtiğini ve bu şoklara karşı oldukça hassas olduğunu da vurgulayan bir ekonomist.

Son bir not...

ABD’de bankaların verdikleri krediler, finansal krizden bu yana görülen en hızlı artışı kaydetmiş. Yanlış anlamayın, bu iyi bir şey. Ama Minsky’nin çerçevesinden baktığımızda, “Bir sonrakinin tetikçisi mi?” diye sorgulanıyor olduğunu artık siz de biliyorsunuz.